İsrail, son dönemlerde siyasi gerginlikler ve toplumsal huzursuzlukların gölgesinde yoğun bir belirsizlik süreci geçiriyor. Son günlerde yapılan anketlerde ortaya çıkan çarpıcı sonuçlar, İsrail toplumunun ruh halini ve geleceğe yönelik endişelerini gözler önüne seriyor. Anket sonuçlarına göre, halkın önemli bir bölümü, iç savaş olasılığının pek de uzak olmadığını düşünüyor. Bu durum, ülkede halen süregelen siyasi çatışmalar ve toplumsal kutuplaşmanın bir yansıması olarak değerlendirilmektedir.
Yapılan anketlere katılanların %68’i, mevcut siyasi ortam ve bölünmeler dikkate alındığında, iç savaşın mümkün olduğunu ifade etti. Bu durum, özellikle Netanyahu hükümetinin sert geçiş politikalarının ve toplumun farklı kesimleri arasındaki gerginliklerin artmasıyla örtüşüyor. Anketler, sağcı ve solcu gruplar arasındaki çatışmanın derinleştiğini, sosyal medyada yaşanan nefret söylemleri ve sokak protestolarının tırmandığını da gözler önüne seriyor.
Birçok sosyolog ve siyasi analist, vatandaşların endişelerinin alarm verici düzeye ulaştığını belirtiyor. Halkın, geleceğe dair kaygıları ve toplumsal barışın sağlanması konusundaki umutsuzluğu, iç savaş olasılığını besleyen en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Son yıllarda yaşanan olaylar, sokağa dökülen insanların sayısının artmasına ve ‘biz-onlar’ ayrımının daha belirgin hale gelmesine yol açtı. Nitekim bu durum, halk arasında büyük bir huzursuzluk ve güvensizlik yarattı.
İsrail toplumundaki kutuplaşma, hem politik hem de sosyal yaşamda kendini göstermeye devam ediyor. Sağcı ve solcular arasındaki derin ayrılıklar, gündelik yaşamı zora sokmakta. Anket sonuçlarına göre, toplumun %58’i mevcut siyasi sistemin değişmesi gerektiğini düşünmekte. Bu noktada, toplumun farklı kesimlerinin bir araya gelmesi ve ortak bir zemin bulması gerektiği vurgulanıyor. Fakat, bu durumun gerçekleşmesi için siyasi liderlerin diyalog sürecine açık olmaları ve halkı birleştirici politikalar geliştirmeleri şart. Aksi halde, kaos ve iç savaş kaygıları daha da artabilir.
Uzmanlar, Türkiye ve diğer bölge ülkeleri örnekleri üzerinden, iç savaşların nasıl ortaya çıktığını ve sonuçlarının ne denli ağır olabileceğini hatırlatıyor. Yıllarca süren bir savaşın getirdiği yıkım ve travmalar, toplumları derinden etkiliyor. Dolayısıyla, toplum ve devlet yetkilileri arasında bir uzlaşma zemininin oluşturulması, hem iç savaş endişelerinin giderilmesi hem de uzun vadede toplumsal barışın sağlanması adına kritik bir ihtiyaç olarak öne çıkıyor.
Sonuç olarak, İsrail'de iç savaş riskine dair kaygılar, halk arasında giderek artan bir konu haline gelmiş durumda. Anketlerin ortaya koyduğu rakamlar, hem mevcut siyasi iktidarın hem de muhalefetin bu duruma dair bir an önce harekete geçmesi gerektiğini gösteriyor. Toplumsal barışın sağlanması ve kargaşanın önlenmesi, tüm siyasi partiler ve toplumun tüm kesimleri için ortak bir amaç haline gelmelidir. Aksi halde, belirsizliklerin arttığı bu dönem, felaket senaryolarını da beraberinde getirebilir.